g isareti vs ce isareti turkiye ve ab pazarlarinda farklar

Kapsam ve Uygulama Alanları

G işareti ve CE işareti, ürün güvenliği ve piyasa gözetimi açısından benzer amaca hizmet eden, ancak farklı coğrafi ve yasal çerçevelere sahip iki sistemdir. Her iki işaret de ürünün belirli teknik gereklilikleri karşıladığını, güvenli biçimde kullanılabileceğini ve piyasa gözetimi otoriteleri tarafından kabul edildiğini gösterir. Ancak kapsam, geçerlilik bölgesi ve uygulama biçimi bakımından aralarında önemli farklar bulunur. CE işareti Avrupa Birliği ve Avrupa Ekonomik Alanı ülkelerinde geçerlilik taşırken, G işareti Türkiye iç pazarında zorunlu bir uygunluk göstergesidir. Türkiye, AB ile teknik mevzuat uyum sürecini tamamlamış olsa da, belirli ürün gruplarında ulusal işaretleme gerekliliklerini korumaktadır.

CE işareti, “Conformité Européenne” ifadesinin kısaltmasıdır ve Avrupa Birliği’nin Yeni Yaklaşım Direktifleri kapsamında üretilen ürünlerin temel sağlık, güvenlik ve çevre gereklerine uygun olduğunu belirtir. Bu işaret, AB pazarına ürün sokabilmenin ön koşuludur. G işareti ise Türkiye’de yürürlükte olan Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu (7223 sayılı Kanun) ile desteklenen bir sistemdir. Bu işaret, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından yürütülen denetim mekanizmaları kapsamında değerlendirilir ve ürünün ulusal düzenlemelere uygunluğunu gösterir. Her iki sistemin de temel amacı aynı olsa da, yetkili otoriteler, başvuru süreçleri ve geçerlilik alanları farklıdır.

Bilgi: CE işareti AB’nin iç pazarında serbest dolaşım hakkı sağlar. Ancak G işareti sadece Türkiye sınırları içinde geçerlidir ve Avrupa’ya ihracatta tek başına yeterli kabul edilmez.

Bir ürünün hem Türkiye’de hem Avrupa’da satılması planlanıyorsa, üreticinin her iki işaretin de gereklerini yerine getirmesi gerekir. Örneğin bir elektrikli ev aleti, Türkiye’de piyasaya sürülmeden önce G işareti alırken, Avrupa’ya ihraç edilmesi için CE sertifikasyonu sürecinden geçmelidir. Bu durumda üretici, iki sistemin gerekliliklerini paralel yürütmeli, teknik dosya, test raporları ve uygunluk beyanlarını her iki mevzuata göre düzenlemelidir. Bu yaklaşım, aynı zamanda kalite yönetim sistemlerinin bütünleşik olarak çalışmasını sağlar.

Uygulama alanları bakımından G işareti, Türkiye’de “zorunlu uygunluk değerlendirmesi” kapsamına giren ürünlerde kullanılmaktadır. Bunlar arasında gaz yakan cihazlar, asansörler, elektrikli ekipmanlar, yapı malzemeleri ve tıbbi cihazlar yer alır. CE işareti ise Avrupa’daki karşılık gelen direktiflerle aynı ürün gruplarını kapsar; örneğin Makine Direktifi, Düşük Voltaj Direktifi veya Tıbbi Cihaz Regülasyonu gibi. Aradaki fark, teknik gerekliliklerin yorumlanışında ve değerlendirme yetkisinde ortaya çıkar. G işareti ulusal kurumlarca, CE işareti ise onaylanmış kuruluşlar (Notified Bodies) aracılığıyla doğrulanır.

Sonuç olarak her iki sistemin temel amacı aynı olsa da, kapsama alanları farklı pazar dinamiklerine hizmet eder. Türkiye’de üretim yapan ve ihracat hedefleyen firmalar için, iki sistemin eş zamanlı yönetilmesi stratejik bir gerekliliktir. Bu durum yalnızca yasal uyumu değil, aynı zamanda uluslararası rekabet gücünü de etkiler.

Yasal Dayanak ve Mevzuat Farkları

G işareti ve CE işaretinin yasal dayanakları, temelde benzer prensiplere dayanır: ürünün güvenli, standartlara uygun ve kullanıcı sağlığını tehdit etmeyecek şekilde üretilmesi. Ancak her iki işaretin yasal düzenlemeleri farklı kurumlar tarafından yürütülür. CE işareti, Avrupa Birliği’nin 765/2008/EC ve 768/2008/EC sayılı düzenlemeleriyle tanımlanmıştır. Bu çerçeve, ürünlerin serbest dolaşımını kolaylaştırmak için oluşturulmuş harmonize bir sistemdir. G işareti ise Türkiye’de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından denetlenir ve 7223 sayılı Ürün Güvenliği Kanunu’na dayanır. Ayrıca ilgili yönetmelikler, AB direktiflerinin Türk mevzuatına uyarlanmış versiyonlarını içerir.

Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği anlaşması gereği, teknik mevzuat uyum süreci büyük ölçüde tamamlanmıştır. Bu nedenle CE ile G işareti arasındaki fark, mevzuatın ruhundan çok idari uygulamalarda ortaya çıkar. CE işareti için uygunluk değerlendirmesi süreci genellikle bağımsız bir üçüncü taraf olan “onaylanmış kuruluş” üzerinden yürütülür. G işaretinde ise uygunluk değerlendirme görevi TSE gibi ulusal kuruluşlardadır. Her iki durumda da üretici, teknik dosya hazırlamak, test raporlarını sunmak ve uygunluk beyanı oluşturmakla yükümlüdür.

Uyarı: CE sertifikasına sahip olmak Türkiye’de G işareti zorunluluğunu otomatik olarak ortadan kaldırmaz. Ulusal mevzuatlar, CE belgesi olsa dahi yerel uygunluk süreci talep edebilir.

Bir başka önemli fark, piyasa gözetim mekanizmalarındadır. Avrupa Birliği’nde piyasa gözetimi her üye ülkenin ulusal otoriteleri tarafından yapılır ve bilgiler “Safety Gate” (eski adıyla RAPEX) sistemiyle paylaşılır. Türkiye’de ise piyasa gözetimi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve TSE tarafından yürütülür. G işareti taşıyan ürünlerde uygunsuzluk tespit edilirse, ürün toplatılabilir veya idari para cezaları uygulanabilir. Bu yaptırımlar, CE sistemindekine benzer şekilde yürütülür ancak yargı ve idari süreçler Türk mevzuatına göre ilerler.

Yasal dayanakların uyumlu olmasına rağmen, belgelerin tanınırlığı açısından farklar sürmektedir. Avrupa’da bir ürün CE işaretine sahip olduğunda, diğer AB ülkelerinde yeniden belgelendirme yapılmasına gerek yoktur. Ancak G işareti yalnızca Türkiye’de geçerlidir; Avrupa pazarında geçerli sayılmaz. Bu nedenle üreticiler, ihracat hedeflerine göre her iki sistemin gerekliliklerini eş zamanlı yönetmelidir. Özellikle çoklu pazar stratejisi olan firmalar için bu durum, operasyonel planlamada önemli bir faktördür.

Stratejik Tercih: CE mi G mi?

İhracat planlayan işletmeler açısından G işareti ile CE işareti arasında seçim yapmak, yalnızca yasal bir zorunluluk değil, aynı zamanda stratejik bir karardır. Her iki sistem de ürünün güvenliğini garanti altına alır; ancak hedef pazar, maliyet, sertifikasyon süresi ve uzun vadeli büyüme planları bu tercihi belirler. Türkiye iç pazarına odaklanan, ulusal ölçekte faaliyet gösteren firmalar için G işareti yeterlidir. Ancak Avrupa Birliği ülkelerine ihracat yapmayı hedefleyen firmalar mutlaka CE sertifikasyon sürecini tamamlamalıdır.

Bir örnek üzerinden açıklamak gerekirse: Türkiye’de üretilen endüstriyel bir havalandırma sistemi düşünelim. Ürün, Türkiye’de satışa sunulmadan önce G işareti almak zorundadır. Bu süreçte TSE tarafından yapılan testler ve uygunluk değerlendirmeleri tamamlanır. Aynı ürün Almanya’ya ihraç edilecekse, ek olarak CE sertifikası gereklidir. CE sertifikasyonu, ürünün AB standartlarına uygun olduğunu kanıtlar ve sınır ötesi satışa izin verir. Bu durumda üretici, her iki sistemi de entegre biçimde yönetmelidir. Bu yaklaşım, maliyetleri artırsa da, ürünün küresel rekabet gücünü yükseltir.

Stratejik açıdan bakıldığında, CE işareti uzun vadede markaya daha fazla değer kazandırır. Çünkü CE uyumluluğu, yalnızca Avrupa pazarıyla sınırlı değildir. Orta Doğu, Afrika ve Asya ülkelerinin birçoğu CE standardını referans alır. Bu nedenle CE sertifikası, uluslararası güven göstergesi haline gelmiştir. G işareti ise daha çok iç piyasada kalite kontrol standardı olarak değerlendirilir. Türkiye’de üretim yapan ancak küresel büyüme hedefleyen firmalar için, CE belgelendirmesi yatırımın bir parçası olarak görülmelidir.

Bilgi: Avrupa Birliği’nin dışındaki birçok ülke (örneğin Birleşik Krallık, Norveç, İsviçre) kendi uygunluk işaretlerini geliştirmiştir. Ancak bu ülkelerin büyük çoğunluğu CE sertifikasyonuna denk kabul edilen sistemleri kullanır.

G ve CE işaretleri arasında seçim yaparken işletmelerin yalnızca ürün bazlı değil, stratejik hedef bazlı düşünmesi gerekir. Örneğin kısa vadede yalnızca Türkiye pazarında satış yapacak bir firma G işaretiyle yetinebilir. Ancak beş yıllık ihracat planı olan bir şirket için CE uyumluluğu baştan tasarıma entegre edilmelidir. Bu durum, mühendislik kararlarından tedarikçi seçimlerine kadar tüm süreçleri etkiler. Ayrıca CE işaretiyle elde edilen uluslararası tanınırlık, markanın yatırımcılar nezdinde değerini artırır.

Kurumsal açıdan bakıldığında, her iki sistemin yönetimi bir “uygunluk yönetimi modeli” altında birleştirilebilir. Bu model, kalite, mühendislik ve hukuk departmanlarının ortak çalışmasını gerektirir. Böylece hem G hem CE süreçleri paralel yürütülür, belge yönetimi standartlaşır ve maliyet optimizasyonu sağlanır. Bu yaklaşım, aynı zamanda Türkiye’nin AB pazarına entegrasyon sürecinde işletmelere stratejik avantaj kazandırır.


Lütfen Bekleyin